
Münzir Üniversitesi'nde çalışan Doç. Dr. İlyas Kayaokay, bir yelpazede 30 bin lira karşılığında satın aldığı Sheik Ibrahim Gulshenî'nin yazılamış divanından 104 yeni şiiri ortaya çıkardı. Bu nüshanın içinde 306 şiiri bulunan bu eser, Gülşeni'nin tanınan şiirlerini bin 391'e yükseltti.

Gülşeniyye kolunun kurucularından olan ve 16. yüzyılın önde gelen tasavvufta çalışan şairleri arasında yer alan şeyh İbrahim Gülşeni'nin hâlâ bilinmeyen 104 dizesinin sonunda görüldü. Şirketindeki Munzur Üniversitesi'ndeki Türk Dilli ve Edebiyattır Bolumunde Öğretim Uyesi doçent dr. İlyas Kayaokay tarafından düzenlenen müzayede ile eline geçen yazılı divan, Gülşenie'in edebiyata katkısında önemli rol oynadi. Doktor Kayaokey, bu 84 varaklı (168 sayfalik) yazının 306 diktesini içerdiğini ve bunların 104'unun herhangi bir başka nüsha üzerinde asla görünmediğini belirtmiştir. Bu divana göre 2 kaside, 39 gazel, 1 rubai ve 62 tuyug bulunmaktadir ki tüm bunlari literatuarda ilk defa bu nushayla tanidirdilar. Dr.Kayaokay, divani hakkında yapiilan duyurusda Gulshene’in hayati üzerine dusundukten sonra, onun tasawwuf kültürü icin 15.yyüzdeki bazi en cok etken olusanlardandigi noktasi hakkinda soyledi.

"Kanuni, onun gözlerini açtırıyor"

Kayaokay, yazma divan nüshalarıyla ilgili bilgi verdi: "Azerbaijan'ın Barda şehrinda veya belki de Diyarbakır'da dünyaya geldiğini söylüyorlar olan Şeyh İbrahim Gülşeni, zihniyetinin 15. yüzyıldaki tasavvuflar açısından oldukça etkin olduğunu öne sürülüyor. Onunla bağlantılı birçok efsane bulunmaktadır; özellikle dikkatinizi çeken şeyler arasında iki yaşındayken babasına kavuşamadığı ve daha sonra on beşi aşmışken Tebriz'e gitmesiyle öğrenimine başlaması yer alabilir. Buradan Ömer Ruşeni adlı bir pirle tanıştı. Gülşeni, Akkuyunlu döneminde hem Uzun Hasan'dan hem de Memlük yöneticilerinden ve Osmanlı Padişahlarından Yavuz Sultan Selim ile oğullarından saygıyı çekti. Özellikle Kanuni Suleiman, ondan memnuniyet duymayı tercih ederek, onun gözünü iyileştirmesini sağladı ve İstanbul'a yerleşmelerini istedi ama sonuçta Mısır'a seyahate çıkarken sonunda Kahire'de hayatını kaybedecektir. Arapça, Farsça ve Türkçe olarak çeşitli divanlarını düzenlemiş ve bu dillere özgü birçok eseri mevcuttur. Türkçesi yazılmış olan divanındaki çalışmalarla ilgili olarak Türkiye'de bugüne kadarki iki doktora tezi ve Azerbaycan'da yapılan tek bir kitap çalışması var olmuştur. Ayrıca, Avusturya'nın içinde bulunduğu ülkeler dahil olmak üzere yurt dışında bulunan dört nüse-i beyit bulunmaktadir. Bunlardan ikisi Viyana, biri Roma ve diğeri St.Petersburg’ta bulunmuştur. Türkiye'deki elliye yakın nüsha listesinde bazılarının kaybolduğu bilinmektedir ve toplamda 15 nüfusun her birinde değişik sayıdaki şiirlere sahip oldukları bilinmektedir. Ancak şu ana kadar tüm bölümlerin tamamen ortaya çıkarılması mümkün olmadı. Tüm el yazmaları 'münteza', başka bir ifade ile derlenmiş şekildedir. Bilindiği gibi, Şeyh İbrahim'in today's known poetry number is one thousand two hundred eighty seven among which five of them are tujuq." dedi.

Müzadede edindiği 84 varaklı divan nüshasının Gülşeni'nin 306 şiirini içerdiğini belirttiği Kayaokay şöyle dedi: "Bu, Türkiye'deki 12. nüshanın ve aynı zamanda en büyük boyutlu altıncı nüshada yer alıyor. Karşılaştırma yaptığı diğer nüshalardan dolayı, bu nüshade 104 şirin önceki kaydedilmemiş olması ortaya çıktı. İki kaside, 39 gazel, 1 rubai ve 62 tuyugun ilk kez bu nüshake ile günün aydınlığına çıktığı anlaşılıyor; bu da belli olan bin iki yüz seksen yedişirom beşi kapsayan bir şaire oldukça önemlidir. Divan, 14 ila 21 santimetreye kadar uzuyor. Şemseli bölümlerde 5 santimetre büyüklüğünde altın işlenmiş Sultan II. Abdülhamit'in damgasıyla ve ayrıca 3 santimetre genişliğinde altın işlenmiş hilali bulabiliriz. Yazma işlemi, 84 varak veya 168 sayfadan oluşmaktadır. Ince aharlı ve suyu dolgu kaplamalı yaprağa sahip olan eserin başında ve sonunda eksiksiz kesim bulunmaktadır. Hattı nestalik-taliktendir ve ser-levha bölümüne başlık eklenmemiş durumda. Altın işlenmesinde kullanılan Besmele üzerine çiçekli bir bahçe çizimi yapıldı ve kırmızı, pembe ve yeşil tonların dominasyonuna yol açtı. Yazmanın üstünde açıkça bir yazıtlama tarihine rastlanmadı ancak ketebede eserin 'Gülşeni hazretinin Müntehabat-ı Divan' şeklinde geçtigi belirtildi ve yazmayı gerçekleştiren kişinin adını ‘Şuayb Şerefeddin’ verdi. Biz bu önemli divan yazmasını ve içeriğindeki şiirleri dergiler aracılığıyla akademisyene tanıttık. Umarım nice değerli eserleri daha fazla bulup güne çıkaracağız."
